28 Kasım 2013 Perşembe

Arıların Kayboluşunun 4 Nedeni

Beslenme döngümüzün olmazsa olmazlarından ve ölüyorlar, peki neden?

2006 yılı gibiydi, arıcılar kovanlarını toplamaya gittiğinde, balarıların kaybolduğuyla karşılaştılar. Özellikle bunda garip olansa arılarla ilgili hiçbir izinde olmayayışıydı. Ne ölü arılar, ne arı hastalıklarına dair bir kanıt ne de olağan bir yırtıcısı ortalıkta yoktu.

Arılar sadece gitmişlerdi.

O zamandan beri,  Bilimadamları bu fenomeni bir isimle konu etti: Koloni Yıkım bozukluğu veya CCD(Colony Collapse Disorder). 2007 de, balarıcıları kolonilerinin %32 sini kaybettiler, ve o zamandan beri de bu, benzer sayılarda kayıplar gerçekleşti. Bu durumun sebebi hala tam anlamıyla anlaşılmış değil, fakat yıllar içersindeki araştırmalar bilim adamlarının bazı teoriler üretmesini sağladı.


Neden Önemli?

Arılarla ilgili tüm bu alakanın yanında , Niçin CCD'in bizi kaygılandırması gerekiyor?  Bilim adamları bu konuyla özellikle alakalılar çünkü balarıları insan besin zincirinde çok kritik bir halka. Besin mahsüllerinin, ağaçların, sebzelerin ve meyvelerin ana tozlayıcıları. Açıkçası arılar olmasaydı, dünya çapında bir besin kıtlığıyla yüzyüze kalabilirdik. Sadece Kaliforniya'da 130 besin mahsülünün üretimi arıların sayesinde sürdürülmekte.

'Yediğiniz her 3 ısırıktan biri bir tozlayıcı böceğin döllediği bitkiden gelmekte' diyor Penn Eyalet Üniversitesi Ziraat Fakültesinden  Dennis van Enhelsdorp '' ve muhtemelen bir arı tarafından tozlanmış bir bitkiden.

Peki bu neden oluyor? İşte bazı teoriler.

1. Kimyasallar ve Pestisitler

 Bugün birçok döngü göz önüne alınarak belirtilen hakim teori şu; Tarım alanlarında birçok pestisit kullanıyoruz ve onyıllarca da kullandık ve balarıları da bu pestisitleri bitkiden bitkiye gezerken vücutlarına aldılar. Ticari balarıları da ayrıca fungusitlerle vücutlarındaki zararlıları yok etmesi amacıyla ilaçlandılar.

Bazı araştırmacılar kimyasal kullanımında artık devrilme noktasına eriştiğimizi düşünüyor, arıların yıkım noktasına gelene kadar propagandalarla, hem sentetik kimyasallar hem de genetiği değiştirilmiş mahsüllerle yaşamaya zorlanması bu yıkımı sağlamakta, diğer taraftan kimyasal ve genetiği değiştirilmiş mahsüllerden uzak tutulan organik bal arıcılığı aynı katastrofik yıkımdan etkilenmiyor.

Son yapılan çalışmalarda bu teoriyi destekliyor. Amerikan Kimyasal Topluluğu'nda yayınlanan Çevresel bilim ve teknoloji makalesinde. CCD ile mısırların üstüne sıkılan insektisitler arasında bir korelasyon olduğunu buldu. Neonikotinoid bazlı insektisitler olarak adlandırılan bu zirai ilaçlar dünya üzerinde en çok kullanılan ilaçlardan çünkü bunlar direk böceklerin yıkımını sağlıyor fakat diğer hayvanlarda düşük toksititeye sahiptir. Balarıcıları da mısır ekimi ve bu insektisitin kullanımında arıların öldüğünü farkettiklerini belirttiler. 


Diğer araştırmacılar ise bunun sadece bir pestisitten kaynaklanmadığını ama birçoğunun kombinasyonunun bu yıkıma sebep olduğunu düşünüyorlar. Penn Eyalet Üniversitesinden Christopher Mullin  23 eyalette balarıcılarından örnekler aldı, ve arılarda çok geniş çeşitlilikte pestisit örneklerinin varlığını tespit etti. Ayrıcalıklı olarak tek bir pestisit belirmedi lakin bunların hepsinin öldürücülüğü yeteri kadar güçlü bir bulguydu.

Tarım Araştırmaları Servisinin raporlarına göre hala kimyasal ve pestisit kullanımının kesin sonuçları tam olarak cevaplandırılamamış. Örneğin 2008'de Almanya da Nikotinoid bazlı insektisitlerin kullanımının mısır ekiminin ardından kullanılması sonucu civardaki yüzlerce arı kolonisinin öldüğü kayıtlara alındı. Gerçekte ulaştıkları sonuç, toplu ölümlerin birçok faktörün kombinasyonundan kaynaklanabileceğiydi, hava koşullarının da içersinde olduğu, tohumları yaymak için kullanılan araç gereçlerinde dahil olduğu ve tohumları yayarken kullandıkları tohumları kaplayan ''yapıştırıcı'' olarak bilinen maddenin başarısızlığı da faktörler içindeydi.

2.Çevresel Stressörler

CCD ye sebep olan bir diğer teoriyse şudur. Çeşitli nektar/polen eksikliği, temiz suya ulaşımın kısıtlılığı ve gerçek besin değerine sahip kaynaklarının kısıtlılığı. Bu etkenlerde toplu arı ölümlerinde rol oynamaktaydı. Arıcılar büyük kamyonları kovanlarla doldurup bütün ülkeyi tozlaşma dönemlerini takip ederek gezerler. Bu yolculuklar esnasında arılar, sağlıksız yapay besin destekleriyle beslenmek zorunda bırakılırlar ve aşırı kalabalık ve havasız şartlarda geçirilen bu süreçlerde arılar yoğun stres altındadırlar. 

Banliyölerin şehir çeperlerinde genişlemesi de arıların doğal olarak yemlendiği meraların, otlakların azalmasına sebebiyet veriyor ayrıca arıları şehir içinde yaşamaya zorlamak onları temiz su ve optimal beslenme şartlarından mahrum bırakmaktadır. İnsanlar gibi arılar da yeterli beslenme ve stresten kaçınamadığı sürece bağışıklık sisteminin desteklenmesi de mümkün olamıyor. 

3. Hastalık

CCD'nin sebebleri üzerinde en çok fikir birliğine ulaşılan teori hastalık teorisidir. Bilim adamlarının dikkat çektiği nosema hastalığı bir çeşit mide bağırsak parazitidir, ayrıca akut inme virüsü ve muhtemelen kulpritler gibi diğer patojenlerde hastalıklara neden olur. Varroa maytları da Kovanlarda balarıları kolonilerinin yıkımına sebep olur fakat hala tek basına toplu arı ölümlerine sebep olup olmadığı belirsiz.


Bazı araştırmalar birçok patojenin arıları etkilediğini ama geçmişte bunun yeterince incelenmediğini söylüyor bu yüzden bu alandaki çalışmalar hala yeni ve devam etmekte olan araştırmalar. Bir başka teoride küresel ısınmanın mayt, pire, virus ve mantarlar gibi arı kolonilerine zarar veren formların büyüme hızı oranını artırdığı üzerine.

4.Radyasyon

Acaba arılar baz istasyonlarından yayılan elektromanyetik radyasyona hassas canlılar mı? Bazı iddaalara göre baz istasyonlarından yayılan radyasyon, arıların yön bulma kabiliyetlerini etkiliyor. Almanya Landau Üniversitesindeki ufak bir çalışma arıların kovanlarının yanına konan bir cep telefonunun bile arıların kovanlarına ulaşma konusunda sorun çıkardığını tespit etti. Bulgular gösteriyor ki bu alanda daha çok araştırmaya ihtiyaç var, çünkü arıların radyasyondan nasıl etkilendiği hala bilinmeyen bir konu.




Biz Şimdi Neredeyiz?

Bütün konuyla alakalı durumlara rağmen, bilimadamları hala CCD ye neyin sebep olduğu konusunda kesin delillere ulaşamadı. Ağır basan genel teori bir tane sebebin olmadıği fakat arı populasyonunu tehdit eden bütün bu etkenlerin oluşturduğu bir bütün problemin varlığıdır.

USDA arı labratuarından takım lideri Jeff Pettis,' açıkçası ilk inandığımız gerekçelerden çok daha karmaşık bir durum söz konusu, ilk başlarda tek bir virutik patojenin sebeb olduğu düşüncesindeydik ki hala bu fikri tamamen konu dışı etmedik, bütün bunlara neden olan tek bir ajan, arı populasyonlarında yayılan bir patojen varlığı bulmayı bekledik ve bunu bulup konuyu kapatabileceğimizi varsaydık'.

Tarımsal Araştırmalar Servisine göre, ' Çalışmalarımız sonucu tek bir açıklama yapmamız gerekirse, çevresel stres faktörlerinin bu ölüm sarmalında kolonileri beklenmedik bir şekilde zayıf düşürüyor olabileceğidir, koloniler ek olarak patojen, parazit ve/veya pestisitlere maruz kalınca yıkımın gerçekleştiği üzerinedir.'' 





14 Kasım 2013 Perşembe

Nasıl Kendi Yağmur Bahçemizi Yapabiliriz?



Yağış birikintisi, bahçelerde güzel ve pratik çözümler yaratabilir.

Yağmur bahçeleri birazcık yanlış bir adlandırma. Kulağa su basmış bir bataklık, bir su bahçesi gibi gelebilir, aslında hafifçe çukurlaşmış ve yüzeydeki su birikintilerini toplamak için tasarlanmış bahçeler diyebiliriz. Yağmur bahçeleri alanınızdaki erozyonu azaltabilir. Bahçenizdeki gübreler, pestisitler ve organik kirleticiler,  çim parçacıkları gibi partikülleri kendi bölgesine çeker; aksi takdirde yüzey drenajıyla akan organik içerikli su, derelere ve akıntılara karışır ve alg patlamasına sebebiyet verebilir bu da balık ve diğer hayvanların yaşamını tehdit eder. Yağmur bahçeleri suyu kendi alanına çekerek kirleticilerin bitki kökleriyle kaldırılması ve organik parçaların bitki yatağında tutulmasını sağlar. Bir kere bu bitki yatağına girmiş kirleticiler ve artıklar, mikro-organizmalar vasıtasıyla sindirilir ve nötralize edilirler.

Bir Yağmur bahçesi dileğinize göre basitte olabilir, ince düşünülmüşte. Ve bir günden kısa sürede hazırlamakta mümkün. Şöyle düşünün: Eğer herkes bahçesine bir yağmur bahçesi kursaydı,  komşularınızdan ve çevreden gelen sel ve aşırı yağış sularıyla taşınan kirlilik büyük ölçüde düşürülürdü.





Alanınızı dikkatlice seçin

Eğer bahçenizde yağmur sularının sebep olduğu bir erozyon veya göllenme farkettiyseniz, muhtemelen alanınıza bir yağmur bahçesi kurabilirsiniz. Bahçenizde maksimum yağmur suyunun akıp gittiği ve nasıl ve nereye akıp gittiğini tespit edin. Çatınıza gelen yağmur suyunun ve diğer sert zeminlerinize gelen suyun alanınızda nasıl hareket ettiğine bakın. Bahçenize su girdi, örneğin, komşunuzun alanından. Çatısından veya sert zeminlerinden akıp gelen su bahçenizin neresine doğru akıyor? Bu verilere göre bahçenizdeki yağmur bahçenizi kurun. Şunu unutmayalım, asla bütün yağmur sularını toplayamazsınız ama girişim elbette hiç yoktan iyidir.

Yağmur bahçenizi evinizin temelinden en az 3 metre ileri kurun, temele gelebilecek sızıntıyı engellemek için. Eğer  bahçenizde rögar veya kanalizasyon bağlantısı varsa yağmur bahçenizin bundan ne kadar uzak olması gerektiğini yerel yönetim tüzüklerinden araştırın. Uygun alanı bulduğunuz zaman, bir suyu süzme testi yapın. Bu alana 20 cm çapında ve bir ayak derinliğinde bir daire kazın ve içini suyla doldurun. Eğer 48 saatten daha az bir süre içinde drene oluyorsa burası uygun bir alandır. Eğer değilse başka bir alana ihtiyaç duyarız.

Yağmur bahçesi konumu: Yapıya uzaklık ve yağmur suyu drenaj sistemine uygunluk önemli                    


Yağmur bahçesi anatomisi

Yağmur sularını yakalamak için özel bir ekipmana veya profesyonel desteğe ihtiyacınız yoktur.  Fakat yağmur bahçeleri de diğer bahçeler gibi bakıma ihtiyaç duyarlar: Kuru dönemde sulanmalı, rutin budamaları ve kurumuş çiçek, yaprakları kopartılmalı ve her sene malç serpme yapılmalı ki, besin sağlanımı ve yabani otların bastırılması gibi ihtiyaçlar karşılanabilsin. Arazi eğimliyse küçük hendeklerle veya küçük taşlardan yapılmış bir setle suyun alana hızlı girişi ve tutulması sağlanmalı, 10-20 cmlik bir yağmur bahçesi yatağı suyun tutumu ve bitki köklenmesi için muazzam bir alandır, eğer toprak killiyse bu derinlik en fazla 10 cm olmalı ki, bitkinin kökleri yatakta birikerek çürüme gerçekleşmesin. Yatak toprağı gevşek materyaller içermeli ve kesinlikle kompostla desteklenmeli bu sayede suyun filtrelenmesi (killi topraklarda) ve tutumu (süzek kumlu topraklarda) sağlanır, %25lik bir kompost oranı bizim için yeterli karışımı sağlar. Alanda istilacı türleri kullanmaktan kaçınalım ve bitkileri seçerken yoğun su dönemlerinde ve kurak dönemlerde nasıl tepkiler vereceğini bildiğimiz, optimum türleri kullanalım. Odunsu bitkiler kullanmakta ileriki yıllar için  bahçe verimliliği ve sürdürülebilirliği için önem teşkil eder. Ve şimdi bu potansiyel sahibi pozitif itkiyle neden hala duruyorsun ki? Çık dışarı, ve kendi muazzam yağmur bahçenin alanını aramaya başla!





İllustrasyonlar: Beverley Colgan